Caché Film İncelemesi

Gerilim dolu, sürükleyici, gizemli bir aile draması, bir toplum panoraması. Olağan üstü diyalog yazımı, kamera hareketleri ve sinematografisiyle biçim olarak; siyasi alt metni, yarattığı gerçekçi trajedisi ve aydın geçinen burjuvanın üstüne koca gökdelenler inşa ettiği ince tabakaya getirdiği eleştiriyle de içerik olarak son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri.



 Film rahatsız edici bir film. Ama zaten olması gereken de bu sanki. Film izleyicisini rahatsız etmek istiyor. Tıpkı Georges gibi izleyicinin de geçmişini sorgulamasını istiyor. Çünkü aslında onları dikizleyen, kasetleri gönderen kişi yönetmen. Yönetmen aynı kasetleri sanki bizim hayatımıza da gönderiyor. Çünkü bizim vicdanımızdan kaçmaya çalışıp çalışmayacağımızı görmek istiyor. Vicdanımızı, geçmişimizi, hatıralarımızı deşmemiz için bizi zorluyor. Biz yüzümüzü çevirdikçe o daha çok gözümüze sokuyor.
 Vicdanımızı, yaptıklarımızı, hayatımızı görmezden geliyoruz. Hemen yanımızdaki televizyonda savaşta ölen insanlar gösterilirken biz faturalardan, çocuklarımızdan bahsediyoruz. Bu yüzden hediye sahnesiyle direkt olarak önümüzde gerçekleştiriliyor gözlerimizi kaçırıp durduğumuz o olay. Fakat Georges, (biz) yine de kahve içmeye gidiyor(uz).




 Georges ve annesinin diyaloğu, Georges ve Anne'in bütün diyalogları, Majid'in monolog diyebileceğimizi konuşması gibi sahneler muazzam. Senaryoda en sevdiğim iki şeyden biri bu diğeri de sonunda bağlandığı (bence) meta nokta. Kamerayla tüm hayatlarını izleyen, onları harekete geçiren kişi yönetmenden başkası değil aslında. Ve filmin sonunu buraya bağlamak çok zekice bence. Ama senaryonun kötü yanları da var. Mesela, senaryonun ortasında gereksiz bir bilgi konuyor önümüze. Ama sonrasında bunun hakkında hiçbir şey görmüyoruz. Pierre gerçekten Anne'ye karşı bir şeyler hissediyor muydu? Pierrot bunları nereden öğrendi? Buna benzer birçok sorun var senaryoda.
 Karakterler ise o kadar katmanlı, derin ve ilgi çekici karakterler ki her biri için bile en az birkaç sayfa yazı yazabilirim. Ama ben  sadece Georges, Anne, Majid ve Majid'in oğlu hakkında yazmak istiyorum.


 Öncelikle Majid karakterinden bahsedeceğim. Geçmişinde yaşadığı travmalar yüzünden hayat kuramamış, geçmişiyle boğuşmaktan geleceğini kurtaramamış bir adam görüyoruz. Majid'i tek bir olay üzerinden inceliyor film. Ama bu yüzeysel olduğu anlamına gelmiyor. Karakteri yine de tam anlamıyla tanıyabiliyor, yaptığı hareketi, verdiği hediyeyi neden verdiğini tam anlamıyla anlayabiliyorsunuz.
 Majid'in oğlu ise fazlasıyla sembolik bir karakter. Hem söyledikleri, hem yaptıkları hem de başlı başına varoluşuyla, vicdan azabını temsil ediyor. Asansör sahnesi de bunu kanıtlar nitelikte. Vicdan azabı varlığını ne kadar hissettirmeye çalışırsa çalışsın Georges'in yine de gözlerini kaçırmasının çok net bir yansıması bence asansör sahnesi.

 Georges ise aslında zayıf, geçmişiyle, vicdanıyla yüzleşmeyi başaramayan bir adam. Kendi hayatını, geçmişini, yaptıklarını kabul edemeyen, görmezden gelmeyi seçen bir adam. Hayatını yalanlar üzerine kurmuş ve aslında bundan memnun mu değil mi bilmiyoruz. Belki de sadece kim olduğuyla yüzleşmekten korktuğu için ikiyüzlü hayatını kaybetmek istemiyor. Vicdanıyla, kendisiyle yüzleşmemek için çok uğraşıyor, yalanlar söylüyor, öfkeleniyor, tehditler savunuyor. Kendini haklı görüyor ve etrafındakileri de ikna ediyor. Son sahnede de perdeleri kapatarak vicdanıyla yüzleşmeyi hâlâ reddettiğini simgeliyor.
 Anne gri bir karakter. Kendini korumak isteyen, kocasını seven ama güvenini kaybetmiş bir kadın. Juliette Binoche oynadığı için ister istemez iyi bir karakter gibi geliyordur belki. Çünkü Binoche oynadığı her karaktere bir ruh katabilme gibi bir süper güce sahip. Ama diğer ana karakterler gibi ayrıntılı bir tespit yapılamıyor ne yazık ki Anne hakkında.
 Özetlemek gerekirse senaryodaki bazı eksiklikler ve bazı tercihler hoşuma gitmedi. Ama bu filmin fazlasıyla etkileyici ve çok güzel olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Yorumlar