Irréversible Film İncelemesi

 Toplum tarafından yanlış addedilen duyguların açığa çıkmasını, bunun getirdiği kaosu, cinselliği irdeleyen nevi şahsına münhasır bir film. Uzun süreli tecavüz sahnesi, karman çorman, kaos dolu kamera hareketleri, duyguları dürüstçe anlatma biçimiyle etkileyici. Filmin sonunda nutkum tutulmuştu. Ekrandan alamadım gözlerini. Sonunda kendimi filmin bıraktığı etkiden kurtarınca da klavyemin başına geçtim, yazmaya başladım.


Film climax anından hemen sonra başlıyor. Climax anında yaşanan bütün o öfke patlamasının, intikam hırsının, kaosun, delilik anlarının sonuçlarını görüyoruz. Daha sonrasında bize tüm o kaosu dibine kadar yaşatıyor. Klostrofobik ve havasız bir ortamda, dar açılar ve fazlasıyla hareketli bir kamerayla gerildikçe geriliyor, o kaosun içine düşmüş olmaktan rahatsız oluyor izleyici. Ondan sonraki, (hikayeye göre önceki) sahnelerde de bu öfkenin, hırsın ve kaos yaratımının henüz en üst noktaya varmamış hallerini görüyoruz. Daha sonra bu öfkenin aslında yalnızca bir hüzünden, kederden kaynaklandığını görüyoruz. Büyük bir acıdan doğan, daha büyük bir öfkeymiş yani gördüklerimiz.
 Daha sonra bu acının kaynağına da iniyoruz. Alex karakterinin başına gelenleri görüyoruz. Bu sahne, çirkin olmasına çirkin, lakin tam olarak da bu amaçlanmış. Bastırılamayan duyguların patlaması, böyle çirkin bir sonuca varabilir. Öfke Marcus'u delirtti. Cinsel dürtüleri tecavüzcüyü yarattı. Çünkü aslında filmin başında öfkeden çıldırmış Marcus trans bir kadını, yüzünü paramparça etmekle tehdit ediyor. Yani acısından doğan öfkeyi kontrol edemeyen Marcus da o kadar masum değil. Filmin başındaki konuşmada, "hepimiz içimizde bir şeytan taşırız," denmesi boşuna değil yani.


 Kaçınılamaz olan şeyler, evrendeki kaos, duygular ve cinselliğin yanında dostluk da yan temalarından biri. Dostluğun getirdiği hoş his, normallik hissi, üçlünün metro sahnelerinde rahatça görülüyor. Kamera stabil, renkler soğuk olsa da "normal". Daha sonra aşkla birlikte gelen rahatlamadan geçiyor filmin yolu. Marcus ve Alex'in evde geçirdikleri zaman boyunca sıcak, rahat, erotizmi ya da aşkı çağrıştıran renkler kullanılmış. İlk sahnelerde ise, karanlık, boğucu ve karışık renkler kullanılarak izleyici, deliliğin ve öfke nöbetinin sınırlarında gezdirilmek istenmiş.


 Sonunda Alex'in hamile olduğunu öğreniyoruz. Ama kaçınılmaz olanı bilmenin ağırlığıyla filmi kapatıyoruz. Zamanın işleyişi ise bir gizem olarak, kavranması imkansız olarak bırakılıyor sanki. Zamanı böylece hem içeriğine, hem de biçimine bir araç olarak kullanıyor.


 Film renk kullanımı, yönetmenlik, oyunculuk, kurgu ve senaryo açılarından kusursuz neredeyse. Ben filme hem teknik açıdan, hem içerik açısından aşık oldum ve bahsettikçe daha çok aşık oluyorum. Bu yüzden ben Irréversible'ye tapan bir tarikat kurmadan önce yazıyı bitirmeliyim galiba. Bir sonraki yazıda, başka bir filmle görüşmek üzere!

Yorumlar