In The Mood For Love İnceleme ve Eleştiri

 Şiirsel, neredeyse soyut ve duygu odaklı bir başyapıt. Film bittikten sonra uzun süre, (hatta bu yazıyı yazarken de) içimde bir öküz tepiniyor, ciğerim bir hançerle delik deşik ediliyormuş gibi berbat bir durumda kaldım. Film boyunca çok yoğun duyguları, o duyguların oluşma sürecini her bir hücrem ile hissettim. Aşkın doğası, aşkın beraberinde getirdiği o yoğun ruh halleri, cesaret ve korku ince ince işlenmiş. Bir yandan da müthiş görseller, müzikler, senaryosu, kurgusu, olay örgüsü, her şeyiyle gerçekten kusursuz bir film olmayı başarıyor.


 Söylenmeden, dokunmadan yaşanan bir aşk bu. Sadece duyguların paylaşımıyla yaşanan ve aniden biten bir aşk... Kişinin hem kendisinden, hem de etrafındaki dünyadan korkmasıyla biten hazin bir aşk hikayesi. Oluşumu öyle doğal, bitişi öyle doğal ki bu yoğun ruh halinin (evet, bu aşk öyle yoğun ki yalnızca bir duygu değil, neredeyse bir ruh hali) izleyici de o aşkı hissedebiliyor.
 Dokunmadan yaşanan bir aşk hikayesi demiştim. Dokunmadan yaşanıp bitiyor. Ve bittikten sonra, öyle uzaklaşıyor ki bu duygu yüklü anılar bütünü, artık dokunmak tümüyle imkansız. Önceden kendi yarattığı engeller artık somut birer engele dönüşmüş. Artık korkaklığı, çaresizliği, cesaretsizliği hiçbir anlam ifade etmiyor. Bunu anlamış olmak, yani geçmişin geçmiş olduktan sonra dokunulmaz bir şeye dönüştüğünü kavramak bana müthiş bir acı verdi.
 Filmde sürekli gösterilen saat, bunu simgeliyor sanırım. Karakterlerden harekete geçmelerini istiyor sanki. Çünkü, yakında zaman dolacak, artık geri dönülemez hale gelecek her şey.


  Genel olarak kişinin kendi içinde, kişisel hesaplaşmalarından doğan engeller filmin asıl değindiği nokta. Ama kişinin içindeki bu korkunun suçlusunu da parmağını doğrultup suçlayabiliyor: Toplum! Toplum kuralları, normlarının insan psikolojisine olan etkisi, insan davranışlarına olan etkisi, daha genel konuşursak insan hayatı üzerindeki etkisi inceleniyor. En azından bu şekilde okumak pek tabii mümkün.
 Aşık olmayı kendilerine yediremiyorlar sanki. Kendilerine engel olmaya çalışıyorlar. Chow sonunda başarıyor, gitmeye karar veriyor. Chan bunu öğrendiğinde ağlamaya başlıyor. Chow ise sevdiği kadının yanına gidip bunun gerçek olmadığını söylüyor. Aşklarının başlangıcından beri yaptıkları gibi, yine aşklarının, hislerinin gerçekliğinden böylece kaçıyorlar.


 Sinematografisi, çekimleri, senaryosu, müzikleri, müzik kullanımları, oyunculukları muazzam. Onlar hakkında söyleyebileceğim çok az şey var gerçekten. Çünkü teknik anlamda kusursuz bir film. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

Yorumlar