Kız Kardeşler Film Eleştirisi

 Taşradan kurtulmak, o boğucu, yorucu, sıkıcı hayattan kurtulmak demek. Özgürlük, bağımsızlık,  mutluluk, huzur demek. En azından Reyhan, Nurhan ve Havva için öyle. İstediklerine ulaşmaya çalışırken başlarına gelenleri izlemek yer yer üzücü hatta travmatik ama yine de çok etkileyici bir deneyim. Çünkü müzikleri, mekanları, diyalogları gözünüzü perdeden ayırmanıza olanak vermiyor.


 Taşra Türkiye sinemasında genelde bir metafor olarak işlenir. Aslında Emin Alper de zaman zaman taşrayı metafor olarak kullanmış. Ama bu filmdeki taşra daha gerçek. Daha az kasıntı sanki. Daha "samimi". Metaforlar, semboller olsa da gerçek bir hikayeye şahitlik ettiğini biliyor seyirci. "İzlediğim acılar gerçek, bu çaresizlik gerçek, bu çırpınmalar gerçek."
 Diyaloglar olağanüstü, müthiş bir keyif aldım kız kardeşlerin arasındaki diyaloglardan. Kavga ettiklerinde, sıradan bir sohbetin içine girdiklerinde ya da dertleşip, daha derin konulardan bahsettiklerinde filmin içine bir kat daha çekildim. Erkekler de en az onlar kadar gerçek, en az onlar kadar derinliği olan karakterler. Ve bu karakterler hikayenin anlatımına, alt metne hizmet eden karakterler olsa da hiçbiri gerçekçiliğinden ödün vermiyor. Bu da bence filmin en büyük başarılarından biri.
 Ezilen, sevimli olmak zorunda değildir. Bu düşünce filmde oldukça seziliyor. Ben de bu düşünceye katılıyorum zaten. Reyhan tecavüze uğramadı. Zevk almak istediği için yattı Necati ile. Bu da "vah yavrum vah, neler çekmiş," demek isteyen genel seyirciyi yıkan bir hamle. Ya da herkes tarafından hor görülen, ezilen Veysel sonunda bir çocuğu yakması da aynı şekilde, ezilen her zaman mükemmel bir masumiyeti olmadığını gösteriyor. (Yanlış anlaşılmasın Reyhan'ın isteyerek ilişkiye girmiş olması masum olmadığını göstermez, genel seyircinin masum anlayışından bahsettim orada.)
 Babadan oğla geçen hor görülme, ezilmişlik ve aşağılanma, neredeyse doğduğu anda geleceği tayin edilmiş insanları yaratıyor. Veysel de böyle bir karakter.  Çok trajik geliyor bana bu döngü. 


 Taşranın getirdiği bilgisizlikten doğan korku, bastırılmışlık, özgürlük arzusu acı şekilde anlatılıyor. Nurhan evin taşlarının arasından toprak yiyor, deli kadın tepeden aşağı yuvarlanıyor. Reyhan sonucunu düşünmeden sadece haz için sevişiyor. Nurhan kendini bile bile hasta ediyor. Hepsi bir şeylere ulaşmak için. Taşradan farklı bir şeye, taşranın dışındaki bir hisse, ya da bir yere...

Yorumlar