Normal People Dizi İncelemesi

Doğru bir iletişim kurabilmenin, dürüst olmanın, cesur olmanın zor olduğu bir dönemlerinde tanışıyor Marianne ve Connell. Lisenin uzaktan bakınca anlaşılması zor hiyerarşisi ve güç dengeleri, ilişkilerinin başından beri ilişkide bir hakimiyet kuruyor. Açık açık konuşmaktan, duygularını belli etmekten çekiniyor ikisi de. Aralarındaki aşk ve yakınlık, lise hiyerarşisindeki ve ekonomik sınıf anlamındaki uzaklıkla bir tezat oluşturuyor. Ve çoğunlukla bundan dolayı ikisinin de içinde dolup taşan o aşk istedikleri kadar dışa vurulamıyor.
 Ama aşkları ya da aralarındaki bu üstün bağ o kadar güçlü ki ne kadar uzaklaşsalar da kopmuyor. Başka insanlar giriyor hayatlarına, başka dertler, travmalar, acılar karşılarına çıkıyor. Önlerine bin bir türlü engel çıkıyor, yoruluyorlar. Ama her seferinde çareyi birbirlerinde buluyorlar. Birlikte olmasalar da birlikte yaşıyorlar sanki hayatı. Ve bu onlara bir güç veriyor. Fazla değil belki ama devam etmelerini sağlıyor. Engelleri aşmalarını sağlıyor. Ve bu güç sadece karşı tarafın yardımıyla oluşmuyor, aynı zamanda karşı tarafa yardım etmekle de oluşuyor.


 Zaman zaman birleşiyorlar, zaman zaman ayrılıyorlar ama hiçbir zaman aralarındaki şeyin ne kadar değerli olduğunu unutmuyorlar. Sınıfsal farklılık, söyleyemedikleri şeyler, pişmanlıklar ve değişim aralarında duygusal bir gerilim yaratıyor. Bu duygusal gerilim dramatik bir anlatıyla taçlandırılıyor ve ilk bölümden beri inşa edilen duygu yoğunluğu, finalden önceki bölümde bir climax anıyla son buluyor.
 Rob intihar ettiğinde Conell ciddi bir travma yaşıyor ve panik atak krizleri geçirmeye başlıyor. Fakat bu süreçte Marianne, o sırada Erasmus ile İsviçre'de olmasına rağmen varlığını hissettirmeye çalışıyor. Çünkü o da biliyor ki yalnızca varlığı bile Connell'ın daha iyi hissetmesini sağlayacak. Öyle de oluyor. Eve döndüklerinde buluşuyorlar fakat aralarındaki şey henüz bir ilişki değil. Seks yapıyorlar ama Connell, Marianne'in sado-mazoşist (?) fantezisini gerçekleştirmeyi reddediyor. Bu yüzden Marianne kendisini kötü hissediyor ve Conell'ın onu garipsediğini düşünüyor. Ve hiçbir şey demeden koşarak uzaklaşıyor.
 O günün akşamı, Marianne'in abisinden gördüğü psikolojik şiddet bir noktadan sonra kaçınılmaz olarak fiziksel şiddete evriliyor. Marianne Conell'ı arayıp gelmesini istiyor. Connel hiç düşünmeden geliyor ve Marianne'i evden alıyor. Abisini tehdit ediyor ve birlikte, arabayla uzaklaşıyorlar. Her ne kadar Marianne, Connell'a borcu olmadığını söylemiş olsa da bir nevi ödeşmiş oluyorlar. Bu da aralarındaki bağı kuvvetlendiriyor.


 Dizi bittiğinde birlikteler. Artık onlar da başından beri sezdikleri şeyi tam anlamıyla fark ediyorlar. Aralarındaki bağın ne kadar kuvvetli olduğunu, aralarına mesafe de girse, karşılarına sorunlar da çıksa, hatta ayrılsalar da aralarındaki bağın kopmasının imkânsız olduğunu anlıyorlar. Connel New York'a gidiyor ama ikisi de hâlâ birlikte olduklarının farkındalar.
 Belki çok farklı şeyler bekliyor onları, belki çok zor şeyler, çok acı şeyler, çok harikulade şeyler... Ama yaşamak da bu zaten. Karşına nasıl bir zorluk çıkacağını bilmiyorsun ama yanında seninle birlikte o zorlukları aşacak biri olduğunda her şey daha kolay geliyor.
 İki karakterin de hayatı tanımaya başladıkları, hayatın içine girdikleri dönemleri anlatıyor dizi. Ve sonunda ikisi de bu dönemi atlatıyorlar. Yarından korkarak yaşamanın anlamsızlığını ve birlikte olmanın değerini kavrayarak bu sancılı süreci sonlandırıyorlar.


 Karakterlerin duygu durumlarını, değişimlerini ve ruhsal dünyalarını ustaca bir kalemle anlatıyor dizi. Bu uzun soluklu ve duygusal anlamda yoğun hikayeyi ilk saniyeden beri inanılmaz bir incelikle işliyor senaryo. Lady Macbeth ile tanıdığımız Alice Birch ve dizinin uyarlandığı aynı adlı kitabın yazarı Sally Rooney, senaryoyu birlikte yazmışlar. Ve tek kelimeyle inanılmaz bir iş çıkmış ortaya. Dizinin yönetmenleri de detaycı, estetik ama sade ve minimal bir dil kullanmışlar diziyi çekerken.
 Daisy Edgar Jones ve Paul Mescal ise her bölümde hem oyunculuklarıyla hem de aralarındaki elektrikle büyülemeyi başarıyorlar. Ayrıca seçilen soundtrackler ve bunların kullanış biçimi çok etkileyiciydi.

Yorumlar